Bir Yol Hikayesi
Kastamonu’dan tedavi için yola çıkmış bir oğul ve annesi… Kadın 90, oğlu 55 yaşında. Otobüs firmasının dikkatsizliği yüzünden, gece yarısı Darıca yerine Kartepe’de inen bu anne-oğulun yolu Ferhat Bey ile kesişiyor. Ferhat Bey, o saatte halletmeye çalıştığı işlerin arasında bir ses duyuyor: “Kartepe’ye kaç paraya gidebilirim?”
Bu yaşlı ve hasta anne ile oğulun cebinde parası yok; üstelik nerede olduklarını, Darıca’ya nasıl gideceklerini de bilmiyorlar. Tedirginler, gecenin bir yarısı bir yabancıdan yardım isterken, ceplerinde para yokken tedirginler.
Ferhat Bey, adama anlatıyor. Kartepe’den Darıca’ya nasıl gidileceğini, fakat Darıca’nın uzak olduğunu. Anlatırken içine sinmiyor bu durum. Gecenin bir yarısı, tanımadığı biri hasta ve yaşlı, öbürü çaresiz durumda olan iki yabancıyı arabasına bindirip Darıca’ya kadar götürüyor. Çıkılan bu yolculuğa samimi bir sohbet eşlik ediyor.
Ferhat Bey bu yol için yalnızca arabasının yakıtını, ve bir saatlik vaktini harcıyor. Fakat manevi huzuru çok daha fazla. Hikayesini “eve döndüğümde içimde müthiş bir huzur vardı” cümlesi ile bitiriyor.
Ferhat Bey’in içindeki huzur, iyiliğin bizlerde bıraktığı yansıma esasen. Ferhat Bey bunu gönülden, dayanışma ruhu içinde ve bir karşılık beklemeden yaparken böyle huzurlu olacağını hesap etmemiş.
İyilik için büyük ve şaşaalı eylemlere gerek olmaz. Bir ufak teklif, hasta ve zorda kalmış birine ayrılan dakikalar, sevgiyle atılmış her adım yaşamı iyilikle şekillendirmeye yeter.